Jean Paul Sartre, yakından tanıdığı ve sevdiği Nizan’ın bu çok boyutlu romanı için yazdığı uzun bir yazıda eseri ayrıntılı olarak incelemekte ve şöyle demektedir: “Nasıl Marx’ta, özellikle meta fetişizmini çözümlediği ilginç bölümlerde, ekonomik kavramların bir fenomenolojisi varsa, onun gibi Nizan’da da, hareket hâlinde bir kavram olan gençliğin, toplumsal ve tarihsel verilerden kalkarak yapılmış bir saptaması ve betimlemesi vardır ki, o da bir fenomenolojidir. Kitabının büyük değeri bu karmaşık tarih ve çözümleme payının varlığından doğuyor.” Fesat, 1905 doğumlu yazarın, 1940 yılında cephede ölmeden önce kaleme aldığı ve dönemin gençlik hareketinin erdemleri ile zaaflarını anlattığı son yapıtıdır. Çatışmalarla dolu bir dünyanın ortasında yönünü bulmaya ve zalimleri devirmeye niyetlenen farklı sınıfsal kökenlerden bir grup üniversiteli genç, toyluklarını aşabilmek, işçilerin arasına katılabilmek, iktidarı ele geçirebilmek için neler yapmalı? Gençler, devrimci bir savaşım içerisinde gerçekten sınıfsal kökenlerini aşabilir mi, yoksa “gençlik macerası” herkesin kendi kökenine dönmesiyle mi sonuçlanır? Nizan, Fesat’ta, “gruplaşmış, birtakım hakları olduğuna inanmış” gençlerin, gittikçe yozlaşan bir burjuva toplumu içinde nasıl bir devrimci role aday olduklarını, şaşırtıcı bir anlatım, vurucu bir betimleme gücü, ancak çok büyük romancılarda rastlanan bir bileşim yeteneği ile anlatıyor.