Bütün Kur’an, Fâtiha Sûresi’nin âyetlerinin açıklamasıdır. Yani Kur’an, Fâtiha’dan doğmuştur. Fâtiha’nın, varlık kitabını açan bir anahtar olmasının sebebi şudur; Fâtiha anlaşıldığı zaman Kur’an da anlaşılmaya başlar. Allah’ın ibâdette okunmasını farz kıldığı sûre olan Fâtiha’da Allah, önce Kendisi kuluna hitap ederken sonra kulunun ağzından Kendine hitap ediyor. Allah’ın eşyada tecellî ettiğine dair bundan daha güzel bir anlatım olabilir mi? Ne İncil’de ne Tevrat’ta ne de başka bir kutsal kitapta böyle bir bakış açısı bulunmaz. Allah önce Kendi ağzından konuşup, sonra kulunun ağzından da yine Kendi cevap vererek aslında “Hepsi Benim, Benden başkası yok.” diyor. Ama kula da hürmet ediyor, onun ağzından Kendine verilecek cevabı öğretiyor. “Hamd”ın mânâsı, her şeyi güzel görmek; iyiyi, kötüyü, çirkini, abesi birlemek demek olduğuna göre, “Hamd Allah’a âittir.” (Fâtiha, 1/2) demek, “hamdı sen yapamazsın, Allah yapar”, Allah kulundan tecelli edip Kendinden Kendine hamdeder demektir. İşte bu hâle “istiğrak” diyoruz. Yani o kadar yok olacağız ki aynı balın içine batmış arı gibi… Bala battığı zaman arının kendi hareketi olmaz, artık balın hareketine “arının hareketi” denir. Öyle ki “…Attığında sen atmadın fakat Allah attı.” (Enfâl 8/75) âyeti bizde tecelli edecek. O zaman anlayacağız ki bizim iyiye de kötüye de sevinmemiz, iyiyi de kötüyü de sevebilmemiz Allah’ın lütfudur.