Aklı bir insanın sahip olabileceği en yüce değer olarak benimseyen Fârâbî, yalnızca aklı değil, onu vereni de kutlu gören; insan aklının üst yaratımlarından birisi olan felsefe alanında, doğduğu ve yaşadığı toprakların o zamana kadar görmediği yükseklikte bir yaratma eylemini gerçekleştiren büyük bir bilgedir. İslam dininin sağladığı yepyeni dünya ve insan algısının yarattığı şaşkınlığın etkisini henüz atlatamamış bir coğrafyanın insanlarına, Fârâbî şimdi bir kez daha şaşırmalarına neden olacak felsefeyi tanıtmaya karar vermiştir. Aslında şaşırmak güzeldir! Şaşırmayan insan kutlu hiçbir şeye sahip olamaz. Yaşamı boyunca pek çok kez şaşırdığı anlaşılan Fârâbî, yaşadığı toprakların insanlarının da en genel anlamıyla varlık karşısında şaşırmalarını istiyordu. Çünkü geçmişte insan, doğa ve evren karşısında şaşırmayı becerebilmiş toplumların ne denli gelişmiş kültürel yapılar oluşturabildiklerini gözlemlemişti. Fârâbî, amansız bir çaba içerisine girerek bu gözlemini eserleriyle dev bir tasarıma dönüştürmeyi başarmıştır.