“Demek hayatın eylülünde de ümitsizlik ve bezginlik yerine çaba göstermek bir şeye yarayabilirdi. Gerçi bu tabii bahardaki parlaklık ve gençlik gibi olamazdı fakat hayattan daha fazlasını istememeliydi. Bu bir gençlik olamamakla beraber yine bir hayat, özellikle sakin ve hiç olmazsa rahat bir hayat olurdu.” İlk öyküsü “Düşmüş” henüz on altı yaşındayken, hayranı da olduğu Halit Ziya Uşaklıgil’in Hizmet dergisinde yayımlanan, roman ve tiyatro türlerinde de eserler veren ve yazdıkları nedeniyle ordudan men edilen Mehmet Rauf, insan zihninin dehlizlerinde dolaşan bir kalemdi. Onun karakterleri iç sesinden kurtulamayan, duygularını sorgulayan, ikircikli biçarelerdi. Suat ile kocası Süreyya’nın hayatları, pek varlıklı olmadıkları için sıkıcı bir rutinde geçmektedir. Necip ise Süreyya’nın hem akrabası hem de yakın dostudur. Suat ile Necip arasında filizlenecek yasak aşk, bu üç karakteri hiç beklemedikleri şüphelere, aydınlanmalara sürükleyecek ve her şey, genç çiftin uzun süredir tatil için kiralamayı hayal ettikleri Boğaz’daki bir yalıda daha da karmaşık bir hâle gelecektir. 1900 yılında Servet-i Fünûn’da tefrika edilen, 1901’de ise kitap hâlinde yayımlanan, edebiyatımızın ilk psikolojik romanı Eylül, bağlılığın meşakkatli doğasını irdeleyen, yasak arzunun yıkıcılığına dair bir başyapıt.