Asıl adı Álvaro Cunhal olan Manuel Tiago, ülkesi Portekiz’de oldukça ses getirmiş sekiz romanı bulunan bir yazar, bir komünist, bir parti başkanı, bir devrimcidir. Sınır tanımazlığı bu kimlik ve bu edimle kalmamış, defalarca girip çıktığı hapishanede Kral Lear’i Portekizceye çevirmiş, çocuk kitapları yazmış, çeşitli tasarımlar ve resimler yapmıştır. Eulália’nın Evi, İspanya İç Savaşı’nı konu alan bir romandır. Bu savaşa katılan Portekizli devrimcilerin tanıklığıyla, faşist askerî diktatörlüğe karşı birleşen halk milislerinin, Cumhuriyet ordusunun, Uluslararası Tugayların mücadelesini anlatır. Yazarın ifadesiyle “hikâyelerin hiçbiri burada anlatıldığı gibi gerçekleşmedi; her biri kurgu, ancak hepsi gerçek”tir. O günleri, tam da o günlerde oralarda koşan, çarpışan, dövüşen, yaralananların tanıklığıyla izlemek, anlamak için... “Eğer yalnızca emin olduğumuz şeyler için savaşırsak, şu an yaşananların dışında başka bir şeyden emin olamayacağımıza göre, bu durum hiçbir şey yapmamamız ve sömürü, baskı ve adaletsizliği sonsuza dek kabullenmemiz sonucunu doğurur. Faşistler, halkımıza savaş ilan etti. Kaybedeceğimizi değil, kazanacağımızı düşünerek mücadele etmek zorundayız.” Canberk Koçak’ın Portekizce aslından çevirisiyle ilk kez Türkçede!