Yirminci yüzyilin ortalarindan itibaren toplumsal alginin zenginlesmesi ve özgürlükçü düsünce yapisinin yasam tarzina bir serbesti kazandirmasiyla, günümüzde özellikle gelismis ülkelerde bir “yönelim” olarak görülen escinsellik tarih boyunca tartisilmis ve çogunlukla ahlaksizlik, suç ve günah olarak kabul edilmistir. Adler de, çogu meslektasinin aksine, escinselligin dogumsal degil, edinsel oldugu tezini gelistirmistir. Escinselligin büyük ölçekli bir cesaret kaybindan, yani yasamda oynanacak cinsellik rolüne yeterince hazirlanilmadigindan kaynaklandigini ve ilgili kisinin toplum içindeki “diger” insanlardan biriymis gibi egitilmesindeki hatanin sonucunda ortaya çiktigini ileri sürmüstür. Adler, ayrica, cinsel sapiklik olarak gördügü sadizm, mazosizm, fetisizm ve eksibisyonizm konularini da tarihleriyle birlikte ele almis ve bu “sapikliklari” tedavi edilmesi gereken birer anomali olarak degerlendirmistir.