Bu eser, eşini kaybeden bir kocanın yüreğinde biriken duygularının sözcüklere dökülmesiyle oluşmuş bir “duygu yumağı” olarak görülebilir. Bu durumu yazarın kendisi şöyle ifade etmektedir: “Bu güne kadar çok yazı yazdım. Ancak bunların büyük çoğunluğu akademik ve bilimsel yazılardan oluşuyordu. Bunun için ele aldığım her konuyu bağımsız ve tarafsız bir bakış açısıyla yazmaya çalıştım hep. Fakat kaderde duygularımı ifade etmek için yazı yazmak da varmış. Hem de hayat arkadaşımın ardından. Bundan dolayı ilk kez tarafsızlık ilkelerimi bir tarafa bırakarak, sadece yüreğimde düğümlenen duyguları dile getiren bir çalışma yapmaya girişiyorum. Böyle bir çalışmayı, 24 Haziran 2022 tarihinde Hakk’a yürüyen sevgili eşim, iki kızımın annesi ve can yoldaşım Gönül’e bir vefa ve “gönül borcu” olarak kabul ediyorum. Evet, onu geri getirme gibi bir gücümüz olmasa da onun ardından bir şeyler yapabilme imkanımız vardı: Bu bağlamda yapabileceğim en iyi iş, Gönül’ü hatırasını canlı tutabilmek için onu anlatan bir yazı yazmaktı. Bunu yaptığım zaman onun hatırası, sadece yüreğimizde kalmayacak aynı zamanda “hafıza-i beşer”de de yaşamaya devam edecekti.”