Ferhat sustu. Aldığı görevin, omzundaki kızının geleceğine de katkı sağlayacağı düşüncesi bir kıvılcım gibi yandı söndü beyninde. Doğudaki dağların üzerinden, güneşinkinden binlerce kat büyüklüğünde dev bir kızıllık doğdu. Kızıllığın içinden bir yıldız fırladı, ovaya doğru süzüldü ve giderek kuyruklu yıldıza, kuyruklu yıldız da genç bir kıza dönüştü. Döne’nin yirmili yaşlarındaki hâliydi bu. Kırmızı buğday başaklarının dalgalandığı bir denize dönüşen Aydın Ovası’na, Döne’nin gözlerinden, saçlarından, her yerinden yağmur gibi ışın yağıyordu. Tüm ova bir anda ışığa kesti. Bir kuş hafifliği ile dev buğday başaklarının ortasına inen Döne, tarlaların içinden, başakları yara yara, saçlarını rüzgârda savurarak, bir ceylan kıvraklığı ile güneşin battığı yere doğru koşuyordu.