“Üç tren, üç dönem, üç hikâye… Demiryolları tarihinin en efsanevi treni Şark Ekspresi 13 Eylül 1931’de, Budapeşte’den Viyana’ya giderken bombalı bir saldırıya uğrar. Faşist diktanın yönetiminde olan Macaristan’ın siyasi polisi bu korkunç eylemin sorumlusu olarak komünistleri işaret eder. Peki gerçek bu mudur? Kuzey Amerika’daki İç Savaş ortalığı kasıp kavururken Abraham Lincoln muazzam bir projenin temellerini atar: Union Pacific Demiryolu ile Central Pacific Demiryolunu birleştiren ve kıtayı baştan sona kateden Transcontinental isminde tek bir demiryolu hattı. Batıda var güçleriyle çalışan Çinli göçmen işçiler, doğuda topraklarını kaybetmemek için savaşan Kızılderililer. Büyük emekler ve acılarla döşenen raylar birleştiğinde kazanan kim olacak? Dünya ABD ile SSCB’nin arasında neredeyse 40 yıldır süren Soğuk Savaşın etkisi altındadır. Kanadalı çift David ve Eva böylesi bir zamanda Trans Sibirya treninde bir seyahat için bilet kazanır. David bunu evliliklerindeki sorunları çözmek için bir fırsat olarak görürken Eva bu durumdan hiç memnun değildir. Vladivostok’tan Moskova’ya demiryolları tarihinin en akıl almaz hattında yaptıkları bu yolculukta Soğuk Savaşın etkilerini yaşarken geçmişlerinden gelen canavarları alt edebilecekler midir? Şark Ekspresinin lüks vagonlarından Transcontinentalin döşenen ilk raylarına ve Trans Sibiryanın soğuk iklimine, üç farklı zamanda geçen birbirinden heyecanlı üç macera.”