Bilge Genç, öykülerinde yer verdiği kahramanların hikâyelerini yazmamış da, bu kahramanları ete kemiğe büründürüp, okurun karşısına geçmelerini sağlamış âdeta. Kahramanları o kadar güçlü ve gerçek ki, hikâyelerini okurken sadece anlamak değil, hislerine ortak olmak kalıyor okura. İncelikle kurgulanmış, özenle seçilmiş kelimeler; kimi zaman okurun boğazında düğümleniyor, kimi zaman ise bir bahar esintisi olup ferahlatıyor yürekleri. “Aklımın henüz ermediği içsel birtakım fikirleri kaleme alıyormuşum meğerse! Klavyenin çıt çıt çıt diye çıkan meditatif sesi yüzünden hiç haberim olmuyor, sonradan öğreniyorum bunları. O esnada, bilinç dışı olarak parmaklarımı hareket ettirirken çok özel bir sırrımı da ele verebilirim hani! Kendimi kaptırmış, içimi dökerken “Acaba okuyanlar bundan ne anlam çıkarır, metnin özünde gerçekten ben ne demek istemişim?” diye merak ediyorum doğrusu. İşin gerçeği, kendimi aptalca tehlikeye attığım sakıncalı bir eylem, yazı yazmak benim için.”