Frank Herbert, deneylerden çok deneysel yaklaşımların had safhaya ulaştığı, tür içerisindeki “iyi edebiyat iyi edebiyattır”cıları bir araya getiren yeni dalga bilimkurgu akımının en önemli temsilcilerinden. Türün tüm olanaklarını, suyunu çıkarana kadar kullandığı Dune serisinin beşinci kitabı Dune Sapkınları, inanç ve inançsızlık arasındaki çizgiyi soluklaştıran, epik serinin sonuna bir kala taşları yerinden oynatan bir eser. Tanrı İmparator II. Leto’nun üç bin beş yüz yıla yakın süren hükümdarlığının son bulmasının üstünden bin beş yüz yıl geçti. Altın Yol için yaptığı bu fedakârlıktan sonra insanlar II. Leto’nun “gerçekten de” ölüp ölmediğinden hâlâ emin değillerdi ve İmparatorluk harap olsa da Altın Yol’u sıkı sıkıya takip etmeye devam edeceklerdi. Dağılış sonucu milyonlarca insan parçalanan medeniyeti terk ederek uzayın bilinmeyen köşelerine dağılmışlardı. Artık Rakis denen Arrakis yine çölleşmişti ve kum solucanları ölmekteydi. Bu sırada, Kayıp Olanlar gücü ellerine geçirmek için geri dönmüştü. Hizipler, İmparatorluk’tan arta kalanın kontrolünü ele geçirmek için yarışırken Rakis’te Sheeana adında bir kız tüm dikkatleri üstüne çekmişti çünkü son Tanrı İmparator’un bahsettiği kehaneti gerçekleştirebiliyordu: Kum solucanlarını kontrol etmek. Tüm bunlar olurken Bene Geseritler’in önünde iki seçenek vardı: Ya gizli manipülatörler olarak, hayatta kalmaya çabalayan insanlığın aynı yolda ilerlemesini yönlendirmeye devam edip gerilimi azaltacak ya da Altın Yol’u kabul edip insanlığı yok olma tehlikesinden uzak yeni bir geleceğe götüreceklerdi. “Şahane planlanmış bir eserin heybetli bir parçası. Fevkalade!” –Los Angeles Herald Examiner