Yaşlı Plinius’un olağanüstü ansiklopedik eseri Doğa Tarihi’nin 35. Kitabı, resim sanatı üzerine yazılmış Antikçağ’dan günümüze kalmış en önemli çalışmalardan biridir. Plinius, portre sanatı üzerine kısa bir girişten sonra adları bilinen ve bilinmeyen öncü Yunan ressam ve heykeltıraşlarını tanıtır. Çizgi ve renklerden, renkleri oluşturan maddelerden, toprak türlerinden ve bunların tedavi amaçlı nasıl kullanıldıklarından söz eder. Kitapta Mısır, Suriye ve Batı Anadolu’nun resim sanatı için merkezî bir yere sahip olduğu görülmektedir. Başta Sicilya ve Roma olmak üzere resim ve heykelin İtalya’da ne şekilde başlayıp, kısa sürede nasıl geliştiğinin izlerini de takip etmek mümkündür. Dolayısıyla Hıristiyan Ortaçağı’nda Antikçağlara yeniden ilgi uyandığında ve özellikle Rönesans sanatında ve düşüncesinde niçin İtalya’nın öne çıktığı daha iyi anlaşılmaktadır. Sanat tarihi açısından da ayrıcalıklı bir yeri olan Plinius’un bu metni sayesinde Batı resim sanatı anlayışının kökenlerini, sanatçıların tarzlarını, birbirleriyle olan ilişkilerini ve kadın ressamları daha yakından tanıma imkânı elde edilmektedir. Başka zanaatlarda olduğu gibi usta çırak ilişkisiyle nasıl kusursuzluğa ulaşıldığı, sanata ve sanatçıya önem veren yöneticilerin karakterleri üzerine de bilgiler verilmektedir. Galerilerin ne kadar geriye gittiği, müzeciliğin neden eski insanların emanetleri olduğu, ayrıca sahne dekorlarını boyama, binek arabalarının çektiği araçların ne zamandan beri boyanmaya başlandığı, hattâ tahta tavana ilk resmi kimin, ne zaman çizdiği türünden çeşitli bilgiler de kitabın ilgi çekici konuları arasındadır.