Bir akademisyen olarak bu yazı (Tarihte Bilgi ve Eğitim) hakkında bana kanaatlerini özet olarak bildirsen çok memnun olurum. (Bahaeddin Sağlam) Kıymetli Hocam, yazınızı dikkatli bir şekilde okudum. Yaptığınız teşhislere ve önerdiğiniz reçetelere kesinlikle katılıyorum. Küçük bir katkı sadedinde şunu ilave edebilirim ki: Öncelikle bu yazınız bana merhum Nurettin Topçu'nun: “Bugün talebelik artık ilim yolculuğu değil, diploma avcılığıdır.” tespitini hatırlattı. Maalesef ki öyle! Eğitimimiz eğitmiyor, eritiyor. Öğretimimiz öğretmiyor, öğütüyor. Ehliyetli, liyakatli insan sayımız bu nedenle yok denecek kadar az. Sizin de çok isabetli olarak tespit ettiğiniz ve maalesef ki artık kronikleşen maarif sorunu yüzündendir ki günümüz modern toplumunda giderek daha çok insan anlam yoksunluğu çekiyor. Her alanda ve her düzlemde çekiyorlar bu yoksunluğu: Çalışmayı anlamlandırmada, kendi hayatlarını anlamlandırmada, genel olarak hayatı anlamlandırmada. Halbuki anlam kuvvet verir, anlamsızlık kuvvetten düşürür. İnsanlar bir anlam görürlerse, birçok şeye göğüs gerebilir, birçok şeyi alt edebilirler, bir anlam göremezlerse hemen hiçbir şeyin üstesinden gelemezler. Anlam arayışımız sekteye uğradığı içindir ki din kaybını, ahlak kaybını, değer kaybını, adalet kaybını, kardeşlik kaybını, merhamet kaybını, nesillerin kaybını umursamayan bir toplum haline geldik. Böyle bir toplum sonunda muhakkak para kaybıyla imtihan edilir. Çünkü yalnızca dünyayı dert edinen bir toplumu ancak dünyalıkların kaybı kendine getirir ve hali hazırda biz bunu yaşıyoruz. Dr. Faruk Saldıran Elimizde varlığı anlamlandıran üç temel kitap var: Tevrat, İncil ve Kur’an. Fakat bunlar sokak diliyle okunduğundan maalesef on bin hurafeye dönüşüyorlar. Onun için bilim ehli bunları iyi bir edebi ve Hermenötik dil ile okumalı. Bağlamlara çok dikkat edilmeli. Mesela: Maide suresi ayet 44-51, mealen diyor ki: Tevrat bir aydınlanma ve başarı kitabıdır. Tevrat semavi dinlerin aslıdır. Kim dinin aydınlık ve başarı yönünü inkâr ederse, o, kafir olur. (44) Dinlerin asıl temel taşı eşitlik ve adalettir. Kim dinlerin bu eşitlik ilkesini reddederse, o, zalim olur. (45) İncil’de de aydınlık, başarı, ahlak ve ruhanilik vardır. Ruhanilik ve ahlak, Tevrat’taki başarı ve aydınlık kanunlarını tasdik edicidir. Kim dinin bu boyutunu inkâr ederse, o, fasık (ahlaksız) olur. (46-47) Demek Tevrat, daha çok ilim ve kanun yönünü esas almış; İncil, daha çok ruhanilik ve ahlakı esas almış. Kur’an ise ikisini ve iki yönü birleştirmiş. Yani diyalektik yapıda olduğundan bereketli bir kitap olmuş. Bu ayetler bize diyor ki: Dinler, biri diğerini iptal için gelmemişlerdir. Onun için, ey farklı dinlere sahip insanlar, artık iyiliklerde yarışın. (48) İşte kim dinlerin bu özelliğini inkâr ederse ve dini mesajın sonsuzluğuna aykırı olarak din milliyetçiliğini yaparsa, putperestleri dindarlara tercih ederse, sakın böyleler ile dost olmayın. (49-51).