Güneş doğar, gündüz olur. Yerine ay çıkar, gece olur. Günler geçer; kış bahar, bahar yaz olur, mevsim başa döner. Tohum kök olur, kök ağaca döner; ağaç meyve verir, çekirdek toprağa düşer, yeniden tohum olur. Dünya ve kâinattaki her şey bir döngüden ibarettir. Tekrar doğuş tıpkı güneşin batması ve sonra karanlıktan doğması gibi bir dolaşımdır. Bir tam devirdir. Bu adil döngüdür. Bozulmaz bir ahenktir. Annesini kaybettikten sonra Efe’nin hayatındaki tüm dengeler bir bir yerinden oynar ve yaşama dair tüm bildikleri altüst olur. Efe ailesiyle ilgili sırlar açığa çıktıktan sonra akıl hastanesinde kalan teyzesiyle tanışır. Teyzesinin akıl hastanesindeki odasının duvarlarına çizdiği işaretler ve dedesinden kalan bir parşömen ise onu hiç bilmediği bir dünyaya doğru sürükler. Efe bir cevap bulmak için buluştuğu Derviş’le tasavvuf öğretilerinden Budizm’e, kutsal kitaplardan Tibet Ölüler Kitabı’na dek pek çok kaynakta tekrar doğuşun izlerini sürer. Ancak farkında olmadığı bir şey vardır: Sırrı koruyanlar onun peşine düşmüştür. Tanıdığı herkes yavaş yavaş mistik bir maceraya sürüklenirken, bunun bir kedi fare oyunundan çok daha fazlası olduğu ortaya çıkacaktır. Bu aslında Devriye ile Lethe’nin sonsuz savaşıdır.