Senai Demirci'den yepyeni bir serinin dördüncü kitabı Niyetim düşüncenin patikalarında yürürken elinden tutmak Hazreti Peygamber’in. Şiirin yamaçlarında refakat etmek nefeslerine. Kaybettik. Savaşlarda yarıştıra yarıştıra kaybettik Hazreti Peygamberin[asm] vahyi hak etmek için terleyen özünü. Onlu yaşlardaki arkadaşı Zeyd bin Sabit’e kuşların ne güzel uçtuğunu anlatan kalbinin kanat seslerini kırdık; yalnızlaştık. Hüzün yılının eşiğinde, O’nu miraca taşıyan hayretinin yatışmaz ateşini, Kab-ı Kavseyn’e taşan tefekkürünün zarif tenini savaşların gürültüsünde ezdik; köreldik. Vaktin üstüne çıkan, dünyanın kıyısına çekilen o şiirli şuurun nabzını duyamadık; sağırlaştık. Kırık Kalbe Kırk Hadis’e niyetlenirken, Resulullah’ın[asm] şiirin akışında yankılanan, şuurun avucunda demlenen sessiz duruşlarını görenlerle tanıştım. O’nun billur b/akışını suyun başını taşlara vuruşuyla anlatan Fuzulî’ye güvendim. Tek bir nefeste aynasını buğulandırmaktan korkanlar gibi, vahiy karşısında nefessiz duruşunu gören Mevlâna Celaleddin-i Rumi’ye sessizce refakat ettim. “Elbette ki Muhammed gelecekti” hasretini yana yana seslendiren Rilke’nin siyahî hüznünü giyindim. "Kardeş; ayırma bizi koynundan!” diye ağlayan Goethe’nin kalbindeki “dağ pınarları”nın sesini aldım can kulağıma. O’nu tüm varoluşun ihtişamına hayretle mukabelesini bütün zamanların “andelib-i zişân”ı diye duyan Said Nursi’nin duyuşunu vurdum kalbime. “Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için…” diyen Sezai Karakoç’un gökçe bakışını kuşanmaya adandım. Niyetim yeni bir duyuşla duymak hadisleri. Ve duyurmak. Gelecek Söz’ü hak etmek için, gelmiş Söz’ün hakkını vermek için çırpınan nebevî kalbi göğsümüzde ağırlamak. Düşüncenin patikalarında yürürken elinden tutmak Hazreti Peygamber’in. Şiirin yamaçlarında refakat etmek nefeslerine. Sahabe hayatlarını bin bir emekle yazdığı hayat şiiri diye okumak. Ümidin sesi diye dinlemek susuşlarını. Taşlara vuran su sesi diye dokunmak bekleyişlerine… Senai Demirci