Renkler yaralarımın motiflerini oluşturuyordu sadece. Ayrık otu olarak kapadığım boşlukların değersizliğinin nakşı. Beni bazen gerçeklere yöneltmeyi deneseydin anlardın belki fakat sana büyük bir acıdan başkasını vermezdi. Şikayetçi gibi mi görünüyorum, belki öyleyimdir, tayımın yelesini, nalını, mıhını bir kez daha göremesem bile zahir olmayanı anlattım. İnandığın yalanlarım sakladığım doğrularımdı. Kendi kendine sırrın kolay bellenen ihtişamını duyurdum benliğime, senin hiçbir şeyi zahiren hissedememen uyuşmuş bacağıma akan kanlarımın resitaliyken. Kıvranma sırasını değiştirdiğimizde kükremen keş zihnimin taşlaşmasıydı. Kaç insan tanıdın başının üstünde taşıdığı tabancayı bedenine zul gören. Fıtratını sorguladığın hangi yaşantı sönüp giderken hülyalarımızdan dikizlenme umuduna ret olup şarjöre mermi sürdü. Ben bilmiyorum hiçbir şeyi, şimdi sen kanıksat bana renklerin kuvvetle muhtemel değerlerini.