“Umudun gri olduğuna ikna edilmiş yalnızlar rıhtımı sakinlerden bir adamı asmışlar çileli bir ipe. Mazeretsiz çekiştirmişler talihinin her bir yanını uydurmuşlar üstüne. Sefalet sandalında kürek çekiyor bilinmezliğin deryasına. Dili lâl, kulakları sağır ve gözleri kör. Duymuyor yanı başında şırıl şırıl akan berrak bir nehrin dalga seslerini. İşitmiyor Saka’nın, Bülbül’ün ya da bir kemanın nağmelerini. Görmüyor günün batışını-doğuşunu, hissetmiyor rüzgârı teninde, ürpermiyor tatlı bir heyecanın hissiyle tüyleri. Güzelliğin güzelliğini unutturmuşlar aşk mağrur bir edadır palavrasıyla. Korkunun örs sesiyle ürkütmüşler en saf duygularını. Öldürmeden öldürmüşler çiçekli bir ağız ile…” ”Bir müddet kahvede öylece kös kös oturdum. Kahvenin fokur fokur kaynayan semaveri ben oldum, çılgınca kaynayan su aşkım. Çayımda eriyen şeker Aysel’in tatlı dili, tıngırdayan kaşık sesleri ise düğünümüzde çalan şarkı… Aysel’in hayali avuçlarımın arasında sıcacık bir bardak çay oluverdi. Kana kana içtim, içtim de içtim. Aysel’in şefkatli sevgisi dolmuştu her hücreme. Tiryakisi olmuşum ki her yudumuna muhtaçtım. Aysel’im her an aklımdaydı, yüreğimdeydi. Âdeta ilmek ilmek işlenmişti benliğime. Yüreğimi o kadar meşgul ediyordu ki aklımı ziyan edecekti. Ama hatırını kırıp da “biraz rahat ver” diyemiyordum. Çünkü belli ki Aysel’imin benden başka gidecek yeri yoktu” “Bütün burunların birbirine benzediği bir dünyada adalet dilenilir mi?” “Toprak çürür mü be ana? Ben çürüdüm,” diyor. •Sarı Odadaki Saka •Hasreti Güze Bıraktık •Şıllık Huriye •Arzuhalci •Kral Sakaryus •İki Gönül Bir Seyran •Veli Kul •Çeyrek Mecnun •Kara Gözlüm Fiyakalım •Aşk Fedaisi Beberuhi