YA KENDİ AŞK HİKÂYENİZDE BİLE BAŞROL DEĞİLSENİZ?Megan Harper bir önceki kızdı. Tüm eski sevgilileri ondan ayrıldıkları gibi hayatlarının aşkını bulmuşlardı. Bu bir lanet değildi tabii, sadece işler böyle yürüyordu ve Megan’ın kendine acımaya ayıracak vakti yoktu. Bunun yerine yeni ihtimallere, yöneteceği tiyatro oyununa ve hayalindeki okulun talep ettiği oyunculuk kredisini karşılamak için ufak bir rol kapmaya odaklanacaktı. Juliet rolünü aldığında (Evet, o Juliet), tüm planları altüst oldu ve ailesinin taşınma planlarını öğrenmesiyle birlikte en kötü kâbusunun içine düştü. Hem tiyatroda hem de gerçek hayatta sahne arkasında olmaya alışık biri olarak berbat bir oyuncu olabilirdi ama tiyatro oyunları yazmak isteyen Owen Okita’yla tanıştığında, görmezden gelinen karakterlerin de anlatacakları bir hikâye olduğunu kanıtlama fırsatı bulacaktı.“Romanın komik, cesur, pişmanlık nedir bilmeyen ve sevimli kahramanı Megan, kendi hikâyesinin yıldızı olacak kadar cesur olduğunu öğrenmek için mücadele ederken onun için tezahürat yapmaktan kendinizi alamayacaksınız.” –Julie Buxbaum, Bana Üç Şey Söyle’nin yazarı