“Bu dünyada nice dert, bela varsa biz onu gördük, kardeşim. Açlık mı dersin, susuzluk mu? Kış kıyamet günleri dağlarda aç üryan dolaştık. Askerlerin içinde esir kaldık. Çocuklarımızın acısını da gördük, kardeş acısı, koca acısı, her bir derdi kederi yaşadık, kurban olayım kardeş, daha nesini sorarsın?” Dersim’de 1938 yılında yaşananlar uzun yıllar boyunca Cumhuriyet tarihinin açılmamış “kara kutu”larından biri olarak kaldı, üzerine neredeyse sessizlik perdesi çekildi. Türkiye tarihinin bu karanlık noktası son yıllarda ortaya çıkan bilgi ve belgelerle gittikçe aydınlanıyor. Dağların Kayıp Anahtarı’yla Cemal Taş da 1938’de Dersim’de yaşananlar üzerindeki toz bulutunun iyice aralanmasına yardımcı oluyor. Taş, Dersim’de olan bitenin yürek burkucu, göz yaşartıcı, insanın boğazını düğümleyen yanlarını bizzat olayları yaşayanlarla, dönemin önde gelen isimlerinin yanında bulunmuş kişilerle görüşerek ortaya koyuyor. “Sözlü tarih çalışması” niteliği taşıyan Dağların Kayıp Anahtarı zengin malzemesiyle Dersim olayları ve Cumhuriyet tarihi ile ilgili yeni değerlendirmelere kapı açacak, sahici insan öykülerinden/dramlarından oluşan, sarsıcı bir kitap.