Eski bir hikâyedir bu… Keşiş Dağı’nın dibinde bir hisar, Hisarda bir saray, Sarayda bir oda, Odada bir hatun: Nilüfer Nilüfer’in kucağında bir çocuk: Hüdavendigâr Hüdavendigâr’da bir hırs: taht, “Ana çekil öteye, taht benimdir.” Nilüfer çekilir ötelere Murad tahtı alır Hüdavendigâr büyür, Bursa olur. Murad ölür, Bursa hâlâ büyür /Lâkin ötelere çekilmiş Nilüfer, Ötelerde kalır hep… Asırlar geçer, Bursa aynı hırsla büyür, büyür. Hem Bursa’yı hem memleketi doyuran Bursa Ovası küçülür, küçülür, küçülür! Maharetli araba ustası Bursalıların çekiçlerinin tamamlayıp, araba ressamlarının süslediği seçkin Bursa arabalarının yerini otomobil fabrikaları alır. Ama hava kirliliğinden yıldızlar görünmez olur. Yüzyılların şöhretini sırtlayan ipek cenneti Bursa’da ipek bir nostaljiye dönüşür. Geçtiğimiz yüzyıl boyunca Bursa aynı hırsla büyür, büyür, büyür! Balıkların yarıştığı Mavi Nilüfer’in kaybından sonra denizlere de girilemez olur. İlk Dönem Osmanlı Mimarisi’nin özgün şehri Bursa, tarihi kimliğini koruyamazken, özgün, modern bir kimlik de kazanamaz. Hz. Süleyman’dan bu yana dört mevsimin bir arada yaşanabildiği “Yeşil Cennet” Bursa, kayıplarının kıymetsizleştirildiği, yok sayıldığı, yeni bir değerler sisteminin oluşturulmaya çalışıldığı sanal çerçevesinde yaralarını saracak, kentlilik bilicine sahip Bursalıları arıyor. Simurg’un küllerinden yeniden doğması ve Bursa semalarında süzülmesiyle Bursa yeniden ve yeniden verimli toprakları, kültürel ve ekonomik birikimi ve yetişmiş insan gücüyle ülkemizi ikinci asırda sırtlayacak kentlerden biri olacaktır.