Avın tedirginliği boşuna değil... Avcının durgun havada belki de kimsenin duyamayacağı kadar sessiz hışırtılara, çıtırtılara kulak kabartıp tetiğe bastığı o an gibi birden kararıveriyor her şey. Genç kız omzunda keskin bir sancı, dehşetli bir solukla yere kapaklanıyor, ahşap zemin tamamlanmamış bir ömrün hüznüyle kızıla boyanıyor...Nobel ve Pulitzer Ödüllü Toni Morrison, pamuk tarlalarından, bitimsiz sancılardan ve taşranın karanlığından vadedilmiş topraklara, New York'a göçen siyah bir çiftin yarım kalmış öyküsünü anlatıyor. "Harlem Rönesansı" şehrin semalarını caz melodileriyle dolduradursun, karlı, buzlu yollardan bata çıka ilerleyen bir cenaze sessiz sedasız toprağa veriliyor. Geriye sersefil kuşlar, büyük pişmanlıklar, çerçeveye hapsolmuş bir fotoğraf ve yersiz yurtsuz bir aşk kalıyor.Siyah Amerika'nın umuda, ışığa hasret hikâyesi biteviye bir ezgi tutturuyor: Hayat için Tanrı'ya şükürler olsun, ölüm için de hayata şükürler olsun.