Emperyalizmin lider ülkesinin topraklarında, yani canavarın ağzında bir Komünist Parti hangi politikaları geliştirerek halka hitap edebilir, nasıl bir politik yol izleyerek komünist düşünceyi toplumda yaygınlaştırabilir? Haluk Gerger’in ABD Komünist Partisi’nin tarihini derinlemesine araştırdığı, neredeyse tüm belgeleri, Komintern arşivini, süreli yayınları ve konuyla ilgili çalışmaları ayrıntılı ve titiz bir şekilde inceleyerek oluşturduğu Canavarın Ağzında adlı kapsamlı yapıtı, bu kritik sorunun peşinde şimdi ikinci cildiyle buluşuyor okurlarla. Detaylı araştırmasını partinin çeşitli dönemlerinde yaşadığı serüvenlerle iç içe geliştiren Gerger’in kitabında, sadece sendikal çalışmalar, 1929 bunalımının yarattığı olanaklar, Komintern’in belirlediği yeni politikalara uygun dümen kırmalar vb. değil, entrikaları, safl aşmaları, hesaplaşma ve ihraçlarıyla bütün bir tarih var. Haluk Gerger, partinin “kuruluş ve çocukluk dönemi”ni anlattığı ilk cildin ardından, “çocukluk hastalığından ergenlik krizlerine” yaşadığı gelişime odaklandığı ikinci cildin ilk kısmında, Buharin’le Stalin arasındaki gerilimin ABD’ye yansımalarına ve “sağ sapma” tartışmalarına bakıyor, Amerikan kapitalizminin biricik özellikleri var mıdır diye araştırıyor. İkinci kısmı, 1929 büyük bunalımına, sendikal çalışmalara, Stalin’in “sınıfa karşı sınıf” siyasetinin yansımalarına, “sosyal faşizm” tartışmalarına, parti kadrolarının siyah hareketiyle buluşmasına, kitleselleşme çabalarına, tıkanma ve sorunlara ayıran Gerger, üçüncü kısımda da “Halk Cephesi”nin Amerikan versiyonu olarak Demokratik Cephe’ye odaklanıyor. Amerikan Komünist Partisi’nin serüven dolu tarihini anlatan Canavarın Ağzında, sadece ABD’nin değil tüm dünya