Eğer gerekirse senin için tanrılarla savaşırım Modern dünyanın göbeğinde elektriğin, tesisatın ve diğer gelişmiş sistemlerin olmadığı bir yer vardı. Hayallere, ifade özgürlüğüne, umuda izin vermeyen bir yer Orada, bir tanrının vücuduna ve bir savaşçının kalbine sahip bir genç yaşıyordu. Calder güçlü, sadık ve onuruna düşkün olsa da, kendisinden beklenenin ötesinde şeyleri hayal etmeye cüret etmişti. Sonra bir gün, meleklerinki gibi bir yüze ve çelikten bir cesarete sahip bir kız çıkageldi. Herkesin gözünde o, itaatkârlığın vücut bulmuş hâliydi. Fakat aslında Eden’ın kalbinde bundan fazlası yatıyordu. Bağlı oldukları tarikatın lideri Hector’ın inanışına göre yakında bir tufan kopacak, insanlık yeryüzünden silinecek ve sadece gerçek inananlar cennete kavuşabilecekti. Cennet Bahçeleri’ne ulaşabilmelerinin ilk şartı, Eden’ın görevlerini yerine getirmesiydi. Ancak kaderin farklı planları vardı. Calder ve Eden’ın aralarındaki saf duygular zamanla aşka döndüğünde, sarsılmaz inançlarını sorgulamak ve yenilmez sandıkları güçlere kafa tutmak zorunda kalacaklardı.