Hayatları ve anları, insanı belleğin büyülü bir yer olduğuna inandırabilecek denli ayrıntılı hatırlayan düş ustası bir kadının öyküsü bu. Aynı zamanda da, edebiyata ve bir şehre duyulan ortak sevgiyle doğan, öğle aralarında büyütülen bir dostluğun. İlk aşklar, ayrılıklar, sinemalarda dökülen acı gözyaşları, gümüş çerçeveden gülümseyen Marilyn Monroe, geceyi yırtan dostluklar… Freud’la yenen akşam yemekleri, dünya haritası üzerinde çıkılan renkli yolculuklar, üstü açık toz pembe bir Cadillac Coupe’a dönüşüp gökyüzüne kanatlanan bir Renault Spring… Attilâ Şenkon Bütün Düşler Nazlı’dır’da bütün yalınlığı ve büyüsüyle Nazlı Eray’ı yazarken hatıra ile hayali, yaşamla edebiyatı ustaca iç içe geçiriyor. Düş ustası ve ben Café Canava’nın denize bakan terasındaydık. Romantik bir Rum ezgisi, Akdeniz müziğinin kendine özgü sokulganlığı ile dalga dalga kanıma karışıyordu. “Nasıl buldun Santorini’yi?” diye sordu. “Düşlerime benziyor,” dedim. “Uyanınca yitirdiğim bütün düşler gibi nazlı ve uçucu.”