Dilek tepesi, civarın en çok rağbet gören yerlerinden biriydi. Herkes yüreklerinde ninnilerle büyüttüğü dileklerini, kocamış dut ağacının dallarına bağladıkları çaput parçalarıyla, burada bırakırlardı. Mal mülk isteyenler, huzur isteyenler, sevdiğine kavuşmak isteyenler, hele hele çocuk isteyenler… En çok çocuk isteyenler Dilek Tepesi’nin misafirleri idi. Buraya en yakın olan köylerin insanları bu tepenin müdavimleri idiler. Hemzo, çok küçük yaşlarda evlendirilmişti. Bu yörenin töresinde, biraz serpildiniz mi, kız erkek demeden daha çocuk yaşta, kendinizi hayatın acımasızlığı içinde bulabilirdiniz. Hemzo, evin tek erkek çocuğuydu. Daha on beş yaşında iken, babası soylanıp çoğalsın diye Hemzo’yu yaşıtı olan Guley ile evlendirmişti. Annesi ve babası oğlu Hemzo’nun ve gelini Guley’nin çocuklarının olduğunu görmeden hayata gözlerini yummuşlardı. Dilek tepesinin en çok ziyaret edeni de Hemzo ve Guley’di. Tarla tapana giderken ve gelirken, Hemzo’nun ilk durağı, Dilek Tepesi’ndeki kocamış dut ağacı olurdu. Dalına bir çaput parçası bağlar ardından Allah’a bir erkek çocuk sahibi olmak için dua ederdi. Ne yazık ki, uzun yıllar ne kocamış dut ağacı, ne de yaradan, Hemzo’nun sesini duymamıştı.