... “İşte, ben şimdi burada, mezarının başında sana söz veriyorum ağabey. Bu vasiyetini yerine getirmek benim boynumun borcudur. Senin bu acı, keder, ızdırapla yoğrulmuş çileli ve aynı zamanda sevgi dolu hayat hikâyeni anlatacağım herkese. Herkes duysun, bilsin. Anlatacağım ağabey; anlatacağım, anlatacağım…” dedim. Kafamda bu karmakarışık düşüncelerle yavaş yavaş doğrulup kalktım ayağa. Mezarın başından ayrılmadan, bir adım bile atamadan daha, yüreğim tekrar kabardı, taştı yine. Gözyaşlarım düştü kara toprağa, dolu dolu… Ağabeyimle vedalaşırken baktım gün akşama dönmüş, gölgeler uzamıştı...