Fakir Baykurt, öykülerinde köy yaşamının sertliği, yoksulluk, cahillik, taassup, batıl inanç, sömürü gibisorunları ele alarak köylünün maddi ve manevi dünyasını toplumsalcı ve gerçekçi bir bakıştan işliyor.Gözlemlerden, canlı tanıklıklardan yola çıkan yazar, günlük konuşma dilini öyküye taşıyarak zaman zamanmizahi bir dil kullanıyor; bürokrasinin çarkları arasında sıkışan ama içinde de bir umudu barındıran “sıradaninsanı”, yaşadığı yerin atmosferiyle birlikte çarpıcı bir biçimde betimliyor.İlk basımı 1993’de yapılan Bizim İnce Kızlar’ı yeniden okurla buluşturuyoruz:Yeni zamanda Duisburg’ta kadınlar, şimdiye kadar “erkek işi” sayılan işlere karakucak daldı. Bir iki yıldırotobüs, tramvay da sürüyorlar. Başımı çevirip en öne, sürücünün oturduğu bölüme bakıyorum. Yanında ince,uzun, fidan boylu biri dikiliyor. Konuşuyorlar. Sürekli indi bindiler oluyor. Tramvay hep dolu. İşçiler, işçiçocukları bir yerlerden kalkıp bir yerlere yetişmeye çalışıyor. Ben bugün onca ses arasından nedense hepTürkçeleri seçiyorum. Ama beni etkileyen o tatlı sesi bir türlü bulamıyorum. Deli olacağım. Yolum da bitiyor;Sığır Kapısı denilen yerde inmem gerekiyor. Üzgünüm; bir yenilmişlik duygusu içinde, ön kapıya doğruyürüyorum.Hemen dibimde, “Vallayi çok iyi etmişin Emine!” diyor biri: “Bu yılın sonunda ben de senin gibi çalışmayabaşlarım. Neden dersen, artık okul bitiyor! Ne yapıp edip bir iş bulmam gerekir...”