"Keşke kalksaymışım. O zaman babam çarşaftaki kanı görüp, “Batırmış yatağı, al şu kızı buradan,” diyemezdi. Donumdaki kana baka baka öyle ağladım ki, annem sabah sabah “Anırma,” diyerek bir tokat attı. Bir daha onun kıllı suratına bakarsam ne olayım. Ablam da yanıma gelip, “Ağlama salak ben de hastalandım, artık her ay hastalanacaksın,” dedi. “Ben hasta değilim yalan söylüyorsun,” deyince; “Tabii sen kraliçesin, kraliçeler hastalanmaz, kıçımın kraliçesi,” dedi. Pis pis güldü gitti." Bitirgen bir büyüme hikâyesi. Küçük bir kız çocuğu, ergenlik arifesinde neler yaşadığını anlatıyor. Nasıl aklettiğini, nasıl dayak yediğini, nasıl direndiğini, küfrettiğini, kabullenmediğini, anlamaya çalıştığını mırıldanıyor. Şütütyen dümütyen daladami bülütyen diyor Hokucuk’a. Bülent abiyi, Müjde ablayı, Fırat Bey’i, anarşitleri, öpüşürken gözlerini kapatanları, akşam evde yemeği hazır isteyenleri kim hikâyeleştirebilir ki zaten... Figen Şakacı, Pala Hayriye’nin evveliyatını resmediyor, Bitirgen’le hikâyenin başına dönüyor