Yirmi dört saatlik bir zaman diliminde yaşananların yankısı belki bir ömür devam eder. Tutkuların, saplantıların, iyilik yapma duygusunun, anlık çılgınlıkların yol açtığı izler öyle kolay silinmez. Sessizlik ve sırrın kişiyi bağladığı ketumluk ancak bir süre devam edebilir. Ve bir an gelir, insan hiç tanımadığı bir yabancıya bile geçmişin acı hatırasını bir solukta anlatıverir. Konforlu ve rahat, aynı zamanda çok hareketli bir yaşam süren kibar sınıfın o dönemdeki gözdesi Monte Carlo’da geçen hikâyede, ikiyüzlü ve sahte burjuva yaşamının öldürdüğü benliklerin canlanmak, hayat bulmak için tutkuların, içgüdülerin oynadığı rol çok daha iyi görülüyor. Kendilerindeki hareketsizliği örtmek için başkalarının yaşantısına kulak kesilmekle kalmaz, hattâ başkalarının yaşantısına müdahil bile olur kişi. Kumar tutkusu içindeki bir genç ve onu kapıldı- ğı girdaptan kurtarmak isteyen, eşini kaybetmiş, başıboş seyahatler yapan bir kadın… Özellikle uç durumlarda insan hallerini resmekte usta Zweig, içgüdüleri ve tutkuları ortaya çıkartan ko- şulları kısa, yoğun ve eşsiz bir anlatımla, derinlemesine okuyucuya aktarmaktadır.