“Bir Ankara Hikâyesi” uzun soluklu roman olmasının yanı sıra anlatım tarzı ile bir dizi film senaryosu tadıyla geçmişi ve geleceği kurgusal anlamda kusursuz bir şekilde bağdaştıran bir eserdir.İçerisinde dram, macera, polisiye, aşk ve entrikanın yanında, kahramanların biyografik hikâyelerini barındıran romanımız; ana karakter Pekcan Sert’in etrafında birleşen tüm hayatların ilginç yaşam öyküleriyle her kahramanı kendi başına başkahraman boyutuna ulaştırıyor. Serinin birinci kitabı olan “Gölge” parçalanmış hayat zincirinin son halkası olan ve on iki yıl gecikmeli de olsa gerçekleşmiş Belgin Mergen ile Pekcan Sert’in tanışmasına; ayrıca Pekcan, Aysel, Sahara aşk üçgeninin başlangıcına dem vurmaktadır. “Gölge” “Bir Ankara Hikâyesi”nin ilk ve en önemli basamağıdır.***Uzun soluklu “Bir Ankara Hikâyesi” serisinin ikinci kitabı olan “Sadakat” ile hikâye kaldığı yerden devam etmektedir.Karmaşık aşk üçgeninde taşların yerine oturmasıyla kişilerin değişen hayatlarında, eski dostlar da saflarını yeniden şekillendirmeye başlamıştır.Bir çocuğun hayatını şekillendirmede geç kalan Belgin Hanım’ın, kendi hatasını telafi etme çabaları, aileyi tam tersi yönde etkilemeye başlayacak ve herkesin kaderini etkileyecektir. İç içe geçmiş yaşamlarda en zayıf halka olarak görünen, zengin ailenin tatlı kızı Sahara, kendini kanlı zirveye çıkartacak hazzı tatmaya başlayacaktır.***“Bir Ankara Hikâyesi”nin uzun soluklu hikâyeler zinciri olduğuna ilk iki kitapta özellikle vurgu yapılmıştı. Serinin üçüncü kitabı olan “Veda” ile bir anda yedi yıl ileriye gidilecek ve eserin yazıldıkça şekillenen bir hikâye olmadığını, ilk günden son güne kadar kurgu zincirinin ne kadar sağlam olduğunun bir kanıtı olacaktır.Eserde tüm karakterler, Pekcan Sert’e veda ederken bir yandan da hayatlarının bilinmeyen yönlerini ortaya çıkartıyorlar. Değişik yaşamların enteresan öykülerini dinlerken bir insanın, birçok yaşamı şekillendirebileceğini fark edeceksiniz.Bu eser; ortak yaşamların merkezinde olan Pekcan’a gerçekten bir veda mı, yoksa bitmemiş ve hiçbir zaman da bitmeyecek bir Ankara hikâyesinin yeni başlangıçlarına bir merhaba mı olacak?***“…daha yakından görecektim, gördüm gördüm yakından gördüm çok yakından… Annemin ‘Pekcan!’ diye seslenirken gözlerini gördüm, beni kaldırıma itti.” Bir anın bir bakışla kenetlendiği bir yaşamın dünyasını okuyacaksınız. Her yaşamın ana kaynağı kendisidir. Pekcan Sert ise kaynağını ceza olarak yaşıyor.Bir Ankara Hikâyesi’nin dördüncü kitabı olarak karşımıza çıkan Gölge Araf’ta, eserin merkesi olarak bağımsız bir eser olarak değerlendirilebilir. Lakin unutulmamalıdır ki bu hikâyede herkes başkarakterdir.Veya Pekcan için öyledir.“İnsanları severim. İnsanlar için tanımasam bile hayatımı veririm. Ama çocuğum bile olsa Ankara’yı terk edemem. Acılarım olmazsa ben yaşayamam. İşte bu yüzden Ankara’dayım, Ankara benim için ızdırap demek.”