Çölün altın kumları önlerinde parıldıyor. Susuzluk güç, ihtiyaçlar mühim, tehlikeler sinsi. Ölüm bütün ağırlığıyla yaşamlarını çevrelerken karşılaştıkları çetrefilli durumlar yol arkadaşlarını fedakârlık kavramını irdelemeye itiyor. Yolculuklarının üçüncü durağı, İskender ve Hayat’ın kişiliğini bir heykel gibi yontarken, zaman ve mekân akışında tuhaflıklar başlıyor. Kara deliğin içindeki sistemde bir aksaklık var. Turuncu çağda, iki yolcunun karşısına yeni kişiler ve yeni nesnelerle birlikte ilk kez, bütün yaşadıklarının arka planıyla ilgili bir ipucu çıkar. Artık sadece bedensel değil, zihinsel olarak da yol almaları gerekir.