Edebiyatımızda öykücülüğü, daha çok da romancılığı ile tanınıp bilinen Sabahattin Ali, yazı yaşamına şiirle başlamıştır. Sabahattin Ali’nin haksızlığa katlanamayan karakteri, kendisini en yoğun biçimde şiirlerinde ortaya koymuş, ölümünden yıllar sonra bestelenen birçok şiiri farklı kuşaklardan insanları sevdalı insancıllığı çevresinde birleştirmiştir. Onun yolu dağlara çıkan, deli rüzgârlara yarenlik eden coşkulu şiirlerinde de, aşk acısıyla, elemle, kederle yazılmış hüzünlü dizelerinde de halk şiirinin sıcaklığı, dupduru bir merhabayla insanı kendisine çeken içtenliği vardır.Ceyhun Atuf Kansu’ya göre “Türkçenin ocağından sözcüklerin korlu demirini çıkaran bir geleneksel halk demircisi gibidir” Sabahattin Ali, “çoban ateşi”ni harlayanlardandır. Uzun yıllar “kadri bilinmese” de, “ismi ağza alınmasa” da, hangi dağ altında yattığını “soran bulunmasa” da o, “dertleri şaha kalkmış” gönüllerin yoldaşı, “görecek günler var daha” diyenlerin şairidir. Benim Meskenim Dağlardır, Sabahattin Ali’nin bütün şiirlerini bir araya getiriyor.