Otuzlu yaşlarında genç bir kadın. Doğuştan iki genetik hastalığa sahip; fenilketonüri ve fruktoz intoleransı . Anne olmayı iyileşmekten üstün tutan Başak’ın dualarla örülmüş hayalleri var. Evinin duvarları çocuk cıvıltılarıyla mutluluğa boyansın ve hayatındaki boşluklar tatlı telaşelerle dolsun istiyor. “Melek kalpli bir çiçek bırakmak istiyorum hayata” diyerek sıkıntılarla geçecek dokuz aya talip. Yaşıtları hamilelik planları yaparken o hamilelik planını planlamak zorunda. Yasaklarla dolu listelerin ve pandeminin gölgesinde yiyecekleri gibi gram gram tartmak zorunda hayatını ve hayallerini. Bu uğurda canını en çok da mahremiyet sınırlarını zorlayan sorular acıtmakta. “Beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır,” diyerek yol alıyor. Her şey mini minnacık bir el, tombik ayaklar, çipil çipil gözler ve dişsiz bir gülümseme için. Biyolojik anne olmak için bin bir zahmete katlanan genç kadın, “Onlar sevgiye, ben evlada açım,” diyerek evlat edinme sürecini de başlatıyor. Elininizden bırakamayacağınız kitabın sayfalarını çevirirken Başak’ın duygusal gelgitlerinin kıyısında azmi ve sabrıyla tutunduğu annelik yolculuğuna şahit olacaksınız. Bazı bölümlerde gözyaşlarınızı tutamayacak, bazen de sevinciniz kalbinize sığmayacak ve belki de ters köşe olacaksınız. Anneliğe tüm hücreleriyle hazırlanan kadının bilgeliği hayata farklı açılardan bakmanızı sağlayacak pencereler aralayacak. Özlediğiniz her ne varsa genç annenin naif yüreğinde tomurcuklanıp çiçeğe duracak ve sizlerin hayatlarınızda açacak.