Biz Türk toplumu olarak duygularımızı açığa vurma konusunda kendimizi frenlemiş bir toplumuz. Bu özelliğe gelenekler, görenekler, cinsiyete atfedilen tutum ve davranışlar gibi çevresel faktörler tarafından yüklenilen değer yargıları ile sahip olduk. “Erkekler ağlamaz” “Erkekler korkmaz”, gibi yargılar bunun en bilinen örnekleridir. Erkekler de korkar, erkekler de bal gibi ağlar ancak bunları başkalarının bilmesi abes karşılanır. Bu nedenle duygularımızı gizler ya da onları farklılaştırırız. Hislerimizi olduğundan farklı göstermeye çalışmak bizim için zorunlu olmaya başlamıştır. Bu nedenle hissettiklerimizi yansıtırken kullandığımız en önemli enstrüman maskelerimiz oldu. Duygularımızı göstermeden ya da duygularımızın yönlendirmelerini başkalarına sezdirmeden yaşayabilmek gerçekten büyük bir çaba ve emek ister. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, duygularımız vücudumuzda izler bırakmaktadır. Önemli olan bu izleri yakalayabilme yeterliğine sahip olmaktır. Bu kitap insanların gizlemeye çalıştığı duygularının vücuduna olan yansımalarını nasıl anlayabileceğinizi, gerçek duyguları analiz edebilmenin sırlarını bilimsel incelemeler ışığında ortaya koymaktadır. Bu kitap bir dedektiflik kitabı değil, insan ilişkilerinin en temel ögesi olan iletişim gücünü arttırmaya yönelik bir kitaptır. Unutmayalım ki iletişim anlam paylaşımıdır. Gülüşümüz, hüzünlerimiz, ortak değerlerimiz anlamlar içerir. Bu anlamları karşı tarafa ne kadar etkili ulaştırırsak ilişkilerimiz o denli güçlü olur.