Flannery O’Connor, Bayan Yalnızkalpler’i, William Faulkner’ın Döşeğimde Ölürken’iyle beraber, modern Amerikan edebiyatında en sevdiği iki eser arasında sayıyordu. Ancak Nathanael West, aklında yeni romanının fikrini oluşturduğu bir dönemde geçirdiği otomobil kazasında eşiyle beraber hayatını kaybettiğinde eserleri sadece küçük bir topluluk tarafından biliniyordu. Hayatını otel yöneticiliği yaparak ve daha sonra arkadaşları F. Scott Fitzgerald ve William Faulkner’la aynı dönemde Hollywood’da senaryolar yazarak kazanan West, ölümünden yıllar sonra ün kazandı ve eserleriyle dünya edebiyatında melankolik, eleştirel, mizahi ve tamamıyla şahsına münhasır bir iz bıraktı. 1930’ların New York’unda bir adam kendini kaybetmek üzere. Bayan Yalnızkalpler, gazetede nasihat köşesine gelen mektuplara cevap yazan bir adam. İnancı sallantıda. Yarına. Şimdiye. Tanrı’ya. Çok içiyor. Okuduğu mektuplardaki imzaların, Çaresiz’in, Bıktım-her-şeyden’in, Boynu-bükük’ün, Veremli-kocanın-inançsız-karısı’nın dertleri ona sirayet ediyor iyice. Bir de başının belası editörü Shrike var, adam herkesle, her dertle alay ederek yaşıyor hayatını. Nathanael West, Bayan Yalnızkalpler’de inancın çözemeyeceği sorunları, biriktikçe umursamadığımız dertleri, kaygılardan ibaret bir adamı anlatıyor. Ve bir dua yankılanıyor şehrin sokaklarında: Bayan Y.’nin ruhu kutsal kıl bizi. Bayan Y. kalbinde sakla bizi. “Modern Amerikan edebiyatının en sevdiğim eseri.” –Harold Bloom “Joseph Heller, Thomas Pynchon, Philip K. Dick, George Saunders ve Bob Dylan’ı da dahil edebileceğimiz birçok ismin öncüsü.” –Jonathan Lethem “Kesinlikle sarsıcı.” –John Dos Passos