Barış sorunlu bir idealdir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan güvenlik, adalet, eşitlik ve özgürlük gibi diğer fikirlerin yanı sıra sürekli arzu edilen evrensel bir ahlaki ideal olarak onun da adının anıldığını duyarız. Bugün insan olmanın, medeni ve iyi olmanın barışa değer vermek, barışı arzulamak demek olduğuna dair yaygın bir inanış vardır, sadece insanlıktan nasibini almamış canavarlar barışı sevmez. Bu kitap, barışı sorunlu kılan şeylerin üstünü örtmek yerine onları gün yüzüne çıkararak barışı yeniden inşa etme girişimidir. En yalın biçimiyle, barış adına konuştuğunu iddia edenlere, görünüşte evrensel barış arzusuna ve barışın baskın söylemine –yani barışı bir sorun olarak görmeye– daha eleştirel bakmaya bir davettir. En iddialı hâliyle bu kitap, barış ahlakının bir soyağacıdır. Bu soyağacı, barış adına ön plana çıkarılan sorunlardan ziyade, barış sorununa ve onun saptırdığı ve yok saydığı diğer sorunlara odaklanmaktadır. Mesele sadece savaşın bir çözüm olmaması değildir –barış da bir çözüm değildir; çözüm olmadığı gibi hem soru hem de sorundur. O hâlde “barış sorunu”, iktidar ve savaşın talepleri göz önünde bulundurulduğunda barışın nasıl elde edileceği ve korunacağı değildir; barışın iktidar ve savaş yoluyla ya da onlarla bağlarını kopararak elde edilebilecek saf bir ideal olarak nasıl korunduğudur.