Dünya babamdan, onun bizden uzaklaştığı gibi uzaklaştı. Biz onun rüyası olduk. George Washington Crosby ölüm döşeğinde acılar içinde halüsinasyonlar görmektedir. Yatağını çevreleyen duvarlar çökmeye, pencereler menteşelerinden gevşemeye, tavan sıvası parça parça dökülmeye başlar. Hayatının enkazıdır içine gömüldüğü hatıralar mozaiği: Gazete kupürleri, parçalanan antika saatlerin yayları ve dişlileri, bir yün ceket, paslı aletler... Siyah gece bir kefen gibi üzerini örtmüş, yıldızlar gökten dökülmeye başlamıştır. George Washington Crosby’nin son sekiz gününü anlatan Babamın Yalnızlığı, kahramanın geçmişine, epilepsi hastası babasıyla “kuramadığı” ilişkisine, zamanın çarkları arasında gerçekliğini yitiren anılarına odaklanır. Yaşamın ve ölümün kıyısında, zamandan ve mekandan bağımsız, saf hatıraların ve hafızanın hüküm sürdüğü bir dünyanın ürkütücü güzellikteki tasviri: Babamın Yalnızlığı... “New England’dan bir baba-oğulun sınırlı hayatlarına, dünyayı ve ölümlülüğü algılamanın yeni yollarını sunan; hüznüyle neşesiyle yaşama gerçek bir övgü.” — Pulitzer Edebiyat Ödülü seçici kurulu “Babamın Yalnızlığı her okurun vakit ayırması gereken bir kitap. Kayıplar, aile bağları ve -Faulkner’ın da söylediği gibi- asla geçmişte kalmayan geçmişin varlığı üzerine bir içe dönüş, bir yolculuk...” — The Guardian “Olağanüstü... Bu kitabın gerçek yıldızı Harding’in dili; ister saatlerin işleyişini anlatsın ister bir kuş yuvasının nasıl inşa edileceğini [...] bu dil, her yerde ışıl ışıl kendini gösteriyor. Özellikle roman işçiliği açısından göz kamaştırıcı bir örnek.” — Publishers Weekly “Muhteşem Whitmanesk tasvirleriyle bu küçük roman, sıradan adamların olağanüstü düşüncelerine hayat veriyor.” — Kirkus Reviews