Rıza Akın’la çok zaman önce –öyle olması gerektiği gibi–güneşin kavurduğu bir Adana yazında karşılaşmıştım. Elini sıkarken yıllar sürecek bir işbirliğinin, daha da önemlisi derin bir dostluğun beni beklediğini bilmiyordum. Bu gösterdiğinden çok daha fazlasını saklayan suretin ardında büyülü kuşlarla uçan bir çocuğun yaşadığını sonradan öğrendim. Öğrendim ve o sayesindedir ki efsunlu yılanlar besledim, acılı yeniyetme garsonların tabancalarını sakladım, şen şakrak akrabalarla kahkahalar attım, sahibini arayan madalyaların peşine takıldım, geri dönülmez rüyalara daldım, curcunalı kavgalara atladım, velhasıl bir mana aradığımız bu hayatın şenlikli ıstırabına, yegâne evimizin çocukluğumuz olduğuna bir kere daha şahitlik ettim. Tayfun Pirselimoğlu