Bu roman 2018 yılının Şubat’ında Halep’te başlayıp 2019 yılının 10 Nisan’ında Altınözü Sarıbük köyünde biten bir yaşamdan kurgulanmıştır. Romanda geçen yerler, kişiler, karakterler ve olaylar gerçektir. “Bir süre sonra toz bulutu dağılmaya başladığında beton bloklar arasında annesinin elini gördü. Koştu annesinin elini tuttu. Cudi hala kucağındaydı. Annesine seslendi ama yanıt yoktu. Küçük bedenden çıkan çığlık koca şehrin her yanından duyuluyordu. Gökyüzü karanlığa bürünmüştü. Afra'nın tuttuğu el, vücudundan ayrılmıştı. Tıpkı bedeninin diğer organları gibi… Kafası, kolları, bacakları paramparça olmuş betonların altında kalmıştı. "Anne, anne!" Ağlamaktan sesi kısıldı. Büyük bir çaresizliğin kucağına düşmüştü. Kardeşine öyle sıkı sarılmıştı ki, Cudi susmuş ne ağlıyor ne çığlık atıyordu. Afra, yıkılmış evin betonlarının arasında tuttuğu elin sıcaklığıyla, titreyen küçük dizlerinin üzerine yıkıldı. Sanki kendini Azrail'in kollarına bırakmıştı. Göz pınarları kurumuş olmasına rağmen Allah'a yalvarırcasına birkaç damla yaş düştü gözlerinden. Yorgun, uykusuz ve aç bedeni daha fazla dayanamadı, yavaş yavaş gözleri buğulandı, usulca kapandı.”