Resmi tarihi okuduğumuz zaman, genellikle kısa ve kesin yargılarla karşılaşırız.Resmi tarihe dayanan metinlerde, A.Adnan Saygun’un Atatürk’ün müzik öğrenimi için yurtdışına gönderdiği yetenekli gençlerden biri olduğu, Atatürk’ün emri veya siparişi üzerine ilk Türk operası sayılan Özsoy’u bestelediği yazılır.Oysa Saygun’un Yunan işgalini küçük bir çocuk olarak yaşadığı İzmir’de, kalbinde büyütüp geliştirdiği sevgi ve hayranlık ötesinde Atatürk’le doğrudan hiçbir ilişkisi olmamıştı. Ta ki,1934 yılında Özsoy’un hazırlanması için bir besteci aranıncaya kadar.Resmi tarihin kısa ve belirleyici yargılarından uzaklaşıp, biraz araştırmaya başladığınızda ayrıntıların başka gerçeklerle yüklü olduğunu görürsünüz. İnsanların ruhlarında hangi fırtınalar esmiştir?Hangi endişeler yaşanmış, adeta ölümüne çalışmalar nasıl yapılmıştır?İnsanlar tam zirvede sanıldıkları sırada nasıl tepetaklak oluvermişlerdir?Atatürk niçin Özsoy’un hazırlanışını bir devrim hareketi olarak nitelendirmiştir?İlk Türk operası sayılan Özsoy’un hazırlanış öyküsünü, Saygun’un kendi sesinden dinleyip okuduğunuzda, yüce bir amaç ve insanüstü çalışmanın arasında, çekişmelerin nasıl devam ettiğini hayretle göreceksiniz.Bu kitapçığın amacı, Saygun’un rahat bir sohbet ortamında anlattığı ve kendi sesiyle kaydedilmiş olan ‘’belge-öykü’yü doğumunun 100. Yılı nedeniyle ‘’Saygun Yılı’’ olarak kutlanacak 2007 öncesinde, müzikseverlerle paylaşmaktır.