Mutfağa girdi, çay demledi, evde kimse yoktu, çayını alıp balkona çıktı. Uzakta, tam karşıda deniz görünüyordu. Denizin maviliği Mehmet’in gözlerini hatırlattı ona, kirpiklerine yaş indi istemeden ve o an Asya’nın gözlerinde deniz izdüşümlere bölündü. Mehmet var mıydı gerçekten yoksa hayali bir sevgiliydi de Asya zihninde ona can mı vermişti, varsa neredeydi? Bu derece gönlü yanarken onun izine bile rastlayamamak varlığını reddetmeye kadar sürüklüyordu onu. Hemen odasına gitti, Mehmet’in mektubunu aldı eline. Mektubu açarken hafif ucunu yırttı, bu bile üzdü Asya’yı, yıpranmış, esmerleşmişti mektup…