Yayıldığı asırlar düşünüldüğünde edebiyatımızda en uzun ve çetrefil bir dal sayılabilecek klasik şiirin berceste mısra ve beyitleri, yani “en güzel çiçekleri”, eski şiiri hissedebilen şair ve yazarların seçkileriyle kendi dönemlerinin ötesine taşınmıştır. Abdülhak Şinasi Hisar da bu küçük kitapta, 15. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında yaşamış seksen kadar şairin, her biri aşka dair başka bir tahayyülü saklayan mısra ve beyitlerini bir araya getirirken, Aşk İmiş Her Ne Vâr Âlemde başlığıyla, türlü kıyafetleri içindeki aşkı varoluşun özü olarak tarif eder. Şimdi diyebiliriz ki, geçmiş bunca zamanların nice şairlerinin duymuş ve söylemiş oldukları bu mısralar, şiir lisanının her türlü ilme yabancı ve bambaşka sihriyle şuurumuza yerleşmiş, sinmiş, öyle ki, hafızamızın fezası içindeki uzun ve uzak seyahatlerinde düşe kalka bir ara kaybolmuş, görünmez gibi olmuşlarken, bir gece, yine hafızamızda kuyruklu yıldızlar gibi, eski ışıklariyle, bütün şaşaalariyle, tekrar pırıldar bulduklarımız, bize, yakın akrabalıklarını artık tasdik etmiş olduklarımızdır. Ve bunların hepsi için de diyebiliriz ki: “Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sedâ imiş!..”