İnsanoğlu... Görünen dünyanın hükümdarı! Şimdi kendisini çevreleyen havadan, görünmezden, son derece küçük olandan, hiçbir şey yapamayacağı tehlikelerden korunmak zorundadır. İçeriye kapatabilir kendisini, bunun gibi odalarda güvende kalabilir. Ve en nihayetinde hayaletimsi, sönük bir ışık yayan, boyut olarak birbirinden farklı, çok sayıda ekrandan oluşan bir labirentte yaşarken benden çok daha “hayalet” olabilir. Zira kendisini ekranları arasına hapseden biri artık güneşi ve rüzgârı, dalgaları ve yıldızları bilmez. Hakikatsiz, özsüz görüntüler arasında yaşar. Ona sahip olduğunu düşünmesine, ona iyi bakmasına ve onu elinden geldiğince giydirmesine rağmen artık bir bedene sahip değildir. Kafatası ayan beyan seçilse de artık kendisine ait bir beyni yoktur; duyguları ve anıları da. Oysa ben bütün bunlara sahibim, bir gölge olsam bile. 14 Eylül 1321 tarihinde, yüreğinde kavuşulmayan aşkın ıstırabıyla bu dünyadan göçen Dante’nin hâli Kutsal Efendi’yi bile incitir. Cennetin kapılarına dayandığında kendisine bir teklif sunulur: Bundan sonra her ölüm yıldönümünde bir gölge hâlinde de olsa, günbatımından şafağa dek yeryüzüne gönderilecektir. Fanilerin et, kan ve kemikten bedenine sahipken bulamadığı aşkla karşılaşmayı başarır, onu görüp duyan olmasa da makûs talihini bir şekilde alt edebilirse, yeryüzünde yeni bir şansı olacaktır. Dante, tam altı yüz doksan dokuz gece, aynı tarihte, Floransa’da o çok sevdiği katedralin önünde bulur kendini ve etrafını saran kalabalıkta aşkın suretini seçmeye çalışır. Ne yazık ki günün ilk ışıkları hayal kırıklığıyla birlikte söker ufuktan ve öte âleme mutsuz bir geri dönüş başlar. Ta ki yedi yüzüncü geceye kadar... İtalya’nın yaşayan en önemli şairlerinden biri olan Giuseppe Conte,Dante’nin 700. ölüm yıldönümünü onun yerine düşünüp konuştuğubu muhteşem hayalet hikâyesiyle onurlandırıyor. Romanın sonunageldiğindeyse yeni bir bölüm açıp Dante ve “kutsal şiiri”ne dair notlarını paylaşmaktan da geri durmuyor.