İlk emir “Oku!” olduğuna göre yazmak da bu emrin içerisinde… Okumak ile yazmak aynı kaderi paylaşan denizler gibi… Tatlı suyun tuzlu suya karışmadığı o ince çizgi üzerinde önce okuyup sonra da yazmanın keyfi yaşam döngüsü içerisinde başka hiçbir yerde bulamadığım bir zevktir. Yazmak kesinlikle bir hedefe, topluluğa, millete, ideolojiye veya o her ne ise yöneltilemez. Yazmak varlığı ve var olanı çevrelemektir. Kalemini birilerinin, bir düşüncenin, bir topluluğun, bir ideolojinin satıcısı yapan kişiler yazar veya şair değildirler! Siz böyle kişilere ne isim verirseniz verin! Eğer okuyucu okuduğu kitap içerisinde kendisine ait bir değer bulabiliyorsa, işte o yazar başarılı bir yazardır. Bu durumda yazı amacına ulaşmıştır. Toplumun her kesiminden insana seslenmek kolay bir iş değil, ancak yapılması gereken bir eylemdir. Aynı kitabı okuyan okuyuculardan kitap içerisinde kimi çocukluğunu, kimi gizli kalmış duygularını, kimi korkularını, kimi sevinçlerini, kimi üzüntülerini veya yoksunluk çektiği, özlediği, umursadığı, çekindiği herhangi bir duyguyu bulabiliyorsa kitap başarıya ulaşmış demektir… Umarım silinmez kurşun kalemimden çıkan bu kitabı okuyan herkes anlatımlarda kendisi için bir değer bulabilir… İyi okumalar… Konur Alp Demir’in kurşundan ağır kaleminden… “Araf”… Konur Alp Demir