Bir hastanenin akıl hastalarına ayrılan koğuşunda geçen bu hikâye; takip edildiği takıntısına sahip, kendi içine sinmiş olan İvan Dmitriç ile değerlerini yitirmiş ve bu yüzden de boşluk hissiyle boğuşan, hastanenin doktoru Andrey Yefimıç arasındaki felsefi argümanları edebi bir ziyafetle okuyucuya sunuyor. İvan Dmitriç yaşadığı zorbalıklara ve adaletsizliğe, içinde bulundukları berbat koşullara karşı direnç gösterirken, onun zekâsından keyif alan Andrey Yefimıç’ın ruhunu kuşatan karamsarlığa boyun eğerek yavaş yavaş kendine yabancılaşmasına tanık olacaksınız.Bu iki zıt insanı bir araya getiren tesadüfü, deliliği ve toplumun iki yüzlülüğünü sorgularken Lenin’in deyimiyle size kendinizi o koğuşta hissettirecek, mükemmel bir sürükleyicilikte, kısa ama yoğun anlamlar içeren, 19. yüzyılın “en kasvetli” yapıtları arasında gösterilen bu eseri Mehmet Yılmaz’ın özenli çevirisiyle sunuyoruz.