Zulmün, işkencenin, ölümün bir bedeli var mıydı? Herkes, bir şekilde masum insanlara çektirdiği acıların bedelini ödeyecek miydi? Keşke dünya da, bu hikâyenin ütopik havasından beslense ve tüm zalimler, zulümlerini sonlandırabilmek için böyle canhıraş çabalasalardı... Kaklu ne zamandır bu mağaradaydı, ne zamandır bu işkencelere maruz kalıyordu, kimdi, ne iş yapıyordu? Bunların hiçbirinden haberi yoktu. Onunla birlikte mağaraya hapsedilmiş diğerlerinin de... Ta ki hepsi ayrı ayrı ve birlikte, insanlara çektirdiklerini dışarıdan bir göz olarak görme şansına erişene kadar. Ta ki paranın, şöhretin, ihanetin ve güzelliğin gözlerini diğer her şeye nasıl kör ettiğini görene kadar... Sonrası buhrandı. İnkâr etmek ile kabullenmek arasında geçen gelgitler sonucunda, hepsi nasıl kötücül ruhlara sahip olduklarını gördüler. “Artık Kaklu ve arkadaşları kendilerini, birbirlerini daha iyi tanıyorlardı. Ama şu bir gerçekti ki mağara arkadaşlarının, gittikleri yerdeki kendi yaşamlarına aynı haltları yiyerek devam ettiklerini biliyorlardı. Kendileri bir şekilde diğer hayatlarında kısa bir süreliğine gözlerini açtıklarındaki farkındalıkları, tekrar mağaraya döndüklerinde diğer yaşamlarında siliniyordu. Yani mağaradan haberi olmayan bir Kaklu vardı ve o kötülükleri yapmaya devam ediyordu. Şimşa yine terör estiriyordu çiftlikte. Ukata yine insanların duygularıyla oynayıp onlara ihanet etmeyi sürdürüyordu. Fink yine dünyanın güçlü ailelerine ve zalimliklerine hizmet ediyordu. Zinto yine para uğruna ne hayatlar söndürüyor ne hayalleri toprağa gömüyordu, kaybetmeyi kazanarak.” Bir yolu olmalıydı. Çektikleri acıları dindirecek bir yol bulmak zorundalardı. Çok uzun zaman sonra, çektikleri birçok acıdan ve yaşadıkları gerçek kâbuslardan sonra tek yolun, hayatlarında ve kalplerinde olan zalimliği ortadan kaldırmak olduğunu öğrenmişlerdi. Kaklu’nun, Ukata’nın, Şimşa’nın, Fink’in ve Zinto’nun buna bir son vermek, gerçekten iyi insanlar olabilmek için kusursuza yakın bir plan yapmaları gerekiyordu. “Altın Vuruş” adını verdikleri bu plan, onları bu işkence mağarasından çıkarıp acılar içinde bıraktıkları insanların yüzünü güldürebilecek miydi?