Bugüne kadar Alevîliğin yazılı kaynaklarının olma-dığı ileri sürüldü. Alevîlik, sözlü kültür üzerinden anlaşılmaya çalışıl-dı. Bu nedenle Alevîlik çalışmaları, ne tam anlamıyla teolojik ve ne de tam anlamıyla halkbilimsel (folklorik) bir çerçeveye oturtulabildi. Kafalar karıştı. Sünnîlik çalışmaları ise, teolojik açıdan ve yazılı kaynaklar üzerinden yapıldı. Farklı metotlar ve kaynaklar üzerinden yapılan Alevîlik ve Sünnîlik çalışmaları, aynı düzlemde karşı-laştırıldı. Bu büyük bir yanlıştı. Sonuçta yaşanan kavram kargaşası daha da bü-yüdü. Faylar daha da derinleşti. *** Alevîliğin yazılı kaynakları, sanıldığının aksine yok değildir. Tarihte de yok değildi. Dün varlardı, bugün az da olsa varlar. Şüphesiz; yarın daha fazla olacaklar. Bu kaynaklar, geçmişte Alevî toplumunun elinden zorla alındı. Yasaklandı. El konuldu. Yakıldı. Üstelik bütün bunlar devlet eliyle ve sistematik ola-rak yapıldı. Alevîler tarafından binbir güçlükle saklanan ve el-den ele ulaştırılabilen az sayıda eser günümüze kadar ulaşabildi. Alevîliğin Yazılı Kaynakları kitabı; “yok” denilen Alevîliğin yazılı kaynaklarını okura tanıtmaktadır.