Bugün geldiğimiz aşamada iktisadın, ahlâk tartışmalarını içselleştirdiğini gözlemleyemiyoruz. Bu tespitin sebeplerini bulmak ve iktisadın içerisinde olduğu durumu anlamak için şu araştırma sorusunun anlamlı olduğunu düşünüyoruz: İktisat, modellemelere ve ekonometrik analize dayalı teknik bir çalışma alanı mıdır; yoksa iktisat, içerisinden çıktığı ahlâk felsefesine geri dönmeli ve bir beşeri bilim dalı olarak mı kalmalıdır? Gerçekten de ana akım akademik dergiler tarafından yayımlanan makaleleri incelediğimizde, iktisadın matematik ve istatistikten ibaret olduğunu akla getiren bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz. Diğer taraftan, iktisadın beşeri bilimlerle olan ilişkisinin kopmaması gerektiğini ileri süren yayınları ele aldığımızda, iktisadın on sekizinci yüzyıldaki kökenlerini yeniden düşünmek zorunda olduğunu gözlemliyoruz. Değişen çevre ve iklim koşulları ile yeni dijital teknolojiler ise bir bilim olarak iktisadın da değişmesi gerektiğini düşündürüyor. Bu da iktisadın artık ahlâk felsefesinin bir alt dalı olarak kalmaması ve değişmesi gerektiğini akla getiriyor. Peki, iktisadi ilişkiler gerçekten ahlâk normlarından bağımsız düşünülebilir mi?