SEN İNSANSIN İNSANLIĞI UNUTMA Yaşayacağınız dünyanın onurunuza, özgürlüğünüze ve düşlerinize zeval vermeyecek kadar güzel olması adına yorulmuş ve yorulmakta olan insanların pişmanlığına sebep olacak vurdumduymazlık yapmayın, hatta birileri siz varsınız diye umudunu umutsuzlara bölüştürmenin maviliklerine sürebilmelidir atını. DAĞLAR YALNIZ ÜŞÜR Bir an önce kendime kimsesiz bir yer bulmalıydım, yüzüme bir su çalmak, Musa’nın boynundaki sızıyı aldığım dudaklarıma bir daha bakmak, ayaklarımdaki ateşi toprağa vermek, saçlarımın diplerinden tüttüğünü sandığım arzuların görünmesinin önüne geçmek için bir şeyler yapmalıydım. Nereme elimi vursam Musa’nın sıcağıyla deprem yerine dönen bedenim, her ne düşünsem koynundalığı Musa’nın. Gece’nin korkunçluğunu halaylı düğünlere bulayan bir hoşluk ile çalkalanıyor içim, gözlerinin derinliğine varmak için ölmek ise ölmek, gitmek ise gitmek. BİR ÜŞÜDÜM Kİ SENİ DÜŞÜNÜRKEN Arkadaş dediğin, arkanda, yaslanacağın dağları ıslığı ile gezdiren çocuktur.Arkadaş dediğin, tamahkârlığın rutubetli karanlığına kanaat güneşini hediye edebilen serdengeçtidir.Arkadaş dediğin, hayata su taşıyan gönül derelerini vicdan ışığında durulayan emekçidir.Arkadaş dediğin, hata ve yoksunlukları sır ipine dizip bilinmezliklere döken sihirbazdır.Arkadaş dediğin, hesabı Hak’tan öğrenip hesapsız içtenlikler giyinmiş usul derviştir.Arkadaş dediğin, aklına hile gelmeyen, tipi tip şapkalı, su gülüşlü şairdir.Arkadaş dediğin, eli vicdanla ısınan, sıcak türkülü çobandır.Arkadaş dediğin, kendisinden sana gelen yolcudur.Arkadaş dediğin, Gazi Yaşargille Can Yücel'dir.Arkadaş dediğin, sabra Mehmet Akif, hayata Nazım Hikmet'tir.Arkadaş dediğin, çöle su, "toprağa" Veysel'dir.Arkadaş dediğin, mazluma Pir Sultan "yaradana" Yunus'tur.Arkadaş dediğin, duyguya düşünce, cana ferahlıktır.Arkadaş dediğin, ümmetine Muhammed, milletine Mustafa Kemal'dir. PAYINA YOK DÜŞENLER Abbas Turan’ı ilk tanıdığım günleri, O’nun şair gönlü ile çıktığı hikmeti yakalama seyahatinde şiirlerinin yanı sıra, memleketimizin yaşanmış ve sonradan fıkra niteliği kazanmış olaylarını anlatırken hatırlıyorum. İlkine, Dikmen Hacı Bektaş Kültür Merkezi’nde katıldığım Ankara söyleşilerinde de aynı dili kullanırken dinledim O’nu. Zaman ve dostluğumuz ilerledikçe, kültürümüzün ayrıntıları içinde parıldayan kişi ve olaylara olan yakın ilgisini de gözlemledim. Akıcı ve şiir dili ile ele aldığı konuları, Deli Kim Ki Mustafa adlı kitabında da belirttiğim üzere “kalp âleminden sevda türküleri çığırarak, akıllıları sıkıcı, bıktırıcı ve yalancı dünyalarından, delice bir gayretle haberdar etme” amacıyla edebi metinler haline getiriyor.Bu defa da, Payına Yok Düşenler ile aralıyor akıllıların telaş evinin kapısını.